6 Haziran 2014 Cuma

Terazi Burcu Erkegi

Terazi burcu erkeğidir.. onlarca kişi arasından farkedersiniz onu. siz de farkettiyseniz geçmiş olsun.. 

terazi burcu erkeği hızlı bir girişle, bu farkedilişini daha da belirginleştirir. ürkek adımlarla yaklaşırsınız ona. terazi erkeği giderek ahtapot gibi sarmalamaya başlar sizi. o çok iyi bildiği romantizm, sanat, centilmenlik havalarda uçuşur, başınız döner. "olamaz böyle bir erkek" dersiniz.. "olur" der. yalan söylemiyordur da.

hayatınızı kökten değiştirir. tüm inatlarınıza rağmen kollarına düşersiniz terazinin, aşk'ın en güzel halini yaşatır size terazi. kafayı yersiniz, direnirsiniz, terazi dinlemez. git gide daha çok sarmalar sizi, evet bir ahtapot gibi..

tüm hayatınızı onla geçireceğinizi düşünürsünüz. maddi hevesleri yoktur terazinin, maaşını akıtır size; hayatınızın şekli değişir, en güzel restoranlara gidersiniz, en güzel tatiller ayarlanır, sevgililer gününde italya biletlerini şakırt diye önünüze koyuverir terazi.. en güzel hediyeleri alırsınız, paha lafı anlamsızdır terazi erkeğinin lügatında. 

güzel sevişir terazi erkeği, ondan önce daha da güzel ön sevişir, ondan da önce daha da güzel hale getirir herşeyi, yemek masasını, mumları, müziği.. ritüeldir herşey çünkü sevişmektir terazinin erkeğinin isteği, sadece sevmek değil, kendi sevmesinden öte sevişmek, hatta daha da çok partnerini memnun etmek..

git gide şımarırsınız, başka ilişkilerde hayatınızda göremeyeceğiniz nezakette, incelikte hareketler anlamını yitirir terazi erkeğiyle, normalleşir.

ama artık kaybetmişsinizdir kendinizi, daha fazlasını talep edersiniz teraziden, terazi erkeği ise heyecanını yitirir git gide. farkına bile varamazsınız elinizden kayıp gittiğin herşeyin, sevişirsiniz sanırsınız ama onu boylu boyunca öpmedikçe terazi erkeği sevişirmiş gibi sanmaz, yurt dışına gitme beğenmezsiniz oysa terazi erkeğinin amacı sizle "gitmek"tir sadece, yavaş yavaş bırakır terazi sizi sarmalamasını, farketmezsiniz tepeden tırnağa uyuşmuş olduğunuz için, uzaklaşır terazi, göremezsiniz, hissedemezsiniz, sizden alacağını almıştır artık, vereceğini vermiştir, daha fazlasını veremeyeceği yerde motivasyonu biter terazinin sevmeye.. ve siz o sarhoşlukla motive etmezsiniz terazi erkeğini..

gider terazi erkeği.. 

çünkü o terazi burcu erkeğidir.. onlarca kişi arasından farkedersiniz onu. bu sefer de siz farkettiyseniz, geçmiş olsun..

24 Ocak 2014 Cuma

Kayseri'nin Kızları

2006 senesinin ankarasinda, ankarasinin beytepesinde, beytepesinin jandarma egitim komutanliginda cephanelik nobetindeyiz. 

hava bok gibi soguk, aylardan aralik falan, gotumuz donuyor, kar falan var ortalikta. cephanelik nobeti dedigim icinde siktiriboktan muhimmatin bulundugu bir cephaneligin onunde cami olmayan derme catma kulubede, bir ahsap palet ustunde donmaktan ibaret bir askerlik mecburiyeti. avucumuzun icinde sigaramiz da olmasa, ellerimiz, boynumuza asili g3'e yapisacak.

pardon, "siz?" diyorsunuz tabii. evet, biz. ben ve sedat. badim. kayserili. kartonpiyer ustasiymis. oyle diyor sedat.

sedat can cocuk. "bir turku patlat cavus" diyor. turku bilmem sedat, diyorum. olsun baska birsey soyle o zaman diyor. gokyuzune bakiyorum. havanin soguklugundan midir nedir, kristal gibi berrak gokyuzu, ankara'da saat daha sabaha karsi 3'u yalarken. yildizlar cakiyor gokyuzunde, odtu'nun, bilkent'in ve hacettepe'nin isiklarindan firsat bulabildiklerinde.

ne soyleyim sedat diyorum. ya, soyle iste diyor. aklima pinhani'nin inandigin masallar albumu geliyor. yildizlar diye bir sarki vardir albumde. inandigin masallar'da.. 

ilk aldigim gun geliyor albumu. nasil keyifle evde dinledigim. her notasinda, sozlerin her kelimesinde selin'e nasil ilani ask ettigim kendi kendime. 

selin hala o donemki sevgilim. kendisi beni askere, patronuyla aldatarak ugurladi sagolsun. uzuntu ve nefreti kin yapmisim bile. insan kolay kinleniyor askerde; kendini dinledikce. insani kendinden daha fazla gaza getiren birsey yok.

" orospu kari.." diyorum. sigarasinin atesini gostermeden cakan sedat afalliyor. "efendim abi?" yok bir sey, diyorum. gokyuzunde ne cok yildiz var. kimi parlak kimi urkek, kimi yalniz degil sanki burda. icimizde ne cok hirsiz var sedat, diyorum. biri aldi beni goturdu; satti hem de yok pahasina...

sedat icli cocuk. can cocuk. anliyor falso durumu. bosver cavus diyor. ne guzel yasiyorsunuz siz be.

nesi guzel sedat lan? boka donmusum bakma sen bana.. icim aciyor ya, nasir tuttuk burda.

sedat, onune bakiniyor, utana sikila soruveriyor. "optun mu abi onu?" diyor. opmek? 

sedat saf cocuk. anlatamazsin yasadiklarini simdi nasil anlatacaksin; degil opmek. "optum" diyorum. "elini falan tutuyorsun cavus ne guzel" diyor.. el?

sedat da icleniyor. "sen anlat sedat" diyorum. hem kafam dagilsin, mna kodumun kızını dusunmeyim. hem de bir sigara yakiyorum. lark. lark'in muptelasi olmusum burda zaten, bogazlarim olmus zimpara.

sedat ne anlatsin. "nasil tanistin yavuklunla?" diyorum. anlamsiz anlamsiz bakiyor. "nerden anladin cavus?" diyor. belli amina koyyim sedat. bakislarindan belli.

"capa atarken.." diyor. "karsi koyden aslinda"

"ben mintikami capalamistim. baktim bu da az ilerde. gectim sogutun altina, kumanyami yiyecem. kahya geldi, azarladi bunu. kaytariyormus. allah var ya cavus, kaytariyordu hakkaten'... guluyor sedat. inci gibi disleri parildiyor ankara'nin ayazinda.

bir nefes cekiyorum. avucumun icinde sakliyorum yanan ucunu. devriyenin en sevdigi saatler bunlar. manyak komutanin tekidir nobetci, paldir kuldur cikiverir bir yerlerden. nobette sigara icerken gorurse bok yoluna gitmeyelim..

"eee sedat; sonra?"

"baktim kahya buna cok kiziyor, bunun da capa atmaya niyeti yok, vardim yanina.. ver dedim capayi, sen git otur orda, ben capalarim hemen"..

vay be sedat. sovalye ruhuna kurban senin. "helal" diyorum. hosuna gidiyor sedat'in istanbulludan takdir gormek. mutlu oluyor. 

sonra anlatiyor sedat. kayserili karsi koyden kizla nasil sehre indiklerini gizli gizli. nasil sehrin tek alisveris merkezinde kacak gibi dolastiklarini. karsisindaki parkta nasil oturduklarini. ve orda elinin nasil eline degdigini. "elim degdi cavus, icim yandi cayir cayir.."

bay be sedat.. ne yozlasmisim ben, nasil yuzume carptin be sedat.. eli eline degmis sedat'in. sedat ne cok sevmis meger. ben ne zavalliyisim selin'i severken ve hala ona uzulurken be sedat. sen ne kadar cok zenginmissin be sedat. 

"ee artik dugune cagirirsin" diyorum. umutsuzca yere bakiyor sedat. yok diyor. babasi vermezmis. niye sedat? is yok cavus diyor. adam benim gibisine vermez.

kacir ulan kizi o zaman, diyorum. ciddiyim bu dedigimde. sovalye sedat, kizi mi kaciramayacak. 

"yok" diyor. "kiz ben kacmam diyo"

"nasi?"

"ben kacmam. babamdan iste; diyo"

"eee babasi vermiyormus.."

"heee, ben de oyle diyorum. baban vermio ki diyorum. o zaman kacmam, git iste, verirse verir diyo"..

kalakaliyorum oyle. ne denir ki? ben pahali hediyeler almayi bilirim ancak, baska turlusune kafam basmaz..

"bize mutluluk uzak cavus..." diyor sedat. "bizim yasadigimiz, yasayacagimiz bu kadari iste..."


Üç tane karalti geliyor karsidan. İkisi uykusundan hala uyanamamış iki çocuk, yanlarında cephanelik onbaşısı. İyi nobetler deyip ayrılıyoruz nöbet yerinden. Sedat "iyi geceler çavuş" diyor, "yarın devam ederiz". Yarına ulaşmak için uykuya gidiyor koğuşına. ben dışarda kalıp ufka bakiyorum. 


Beyoglu'nun En Guzel Abisi



Okudugum ikinci Ahmet Umit kitabi..

Bundan once Istanbul Hatirasi'ni okumustum, ki onda da benzer duygular edinmistim.


O da sudur:
Ahmet Umit buralari okuyorsa kusura bakmasin ama berbat bir gozlem yetenegi var. Ilk kitap gibi bu da karakterler acisindan resmen surunuyor. Karakterlere benzer insanlari o kadar kotu gozlemliyor ki Ahmet Umit, ve mesaj kaygisiyla oyle diyaloglar yaziyor ki onlarin agzindan, sacma salak konusan, sahte, gercekle alakasi olmayan abuk subuk karakterler ortaya cikiyor. Bu karakterlerin yaptiklari isler kurgu da olsa havada asili kaliyor, o tiplerin hayatlarinin yakinindan bile gecmeyecek ozellikler katiyor. Ornekler isterseniz dolu:


Ilk kitapta sokak ararken soyle diyaloglar vardi:
"komserim, hedehodo sokaktan yukari cikacagiz galiba" 

"aaa su bilmemneyum anitinin ordaki sokaktan mi bahsediyorsun zeynep?"
"evet komserim, m.o.4.yy'da imparator Angutyus'un Pers ordusuna karsi verdikleri savasin ardindan diktirdigi bilmemneyum aniti biliyorsunuz, sonrasinda Latin istilasinda tepesi koparilmis."

Istanbul'da cinayet buroda calisan iki polisin konusmasi midir bu Allah askina? Cinayet subeden iki tane polis, cinayeti sorgularken Tarihin Arka Odasi programi mi cevirir sokak ortasinda?


Iste benzer sacmaliklar bu kitapta da var. Baskomiser Nevzat, sokakta bilgi topladigi cingene cocuklar kendi aralarinda kavga etmeye baslayinca suna benzer birseyler diyor: "Yeter artik! Uzatmayin diyorum size!"
Yani bu mudur koca cinayet buro amirinin 3-5 sokak cocuguna takindigi tavir? Hele de Tarlabasi'nda. Hic mi tarlabasi'na gitmemis acaba Ahmet Umit? Boyle konusan muhallebi cocugu baskomiseri iki dakikada -afedersiniz- tasak oglanina cevirirler. Baskomiser Nevzat, polis teskilatini gucendirmeyelim diye, oyle cicili bicili konusuyor ki, evime oyle polis gelse esek sudan gelene kadar doverim.


Gene Dolapdere'deki corbaci. Zenci garsonuna "Niandi, gel bakalim su masayi temizle.. aferin boyle. simdi de bize iki tane mercimek corbasi getir, ama bak pul biberi unutma" der mi? "alooo, Arap, gel su masayi al, sonra da iki tane mercimek kap gel bak komserim ac, haa biber de getir, hadi kocum" ve belki arkasindan bir de okkali bir kufur. Hic mi Lale'de iskembe icmemistir Ahmet Umit?


Ahmet Umit'in romanlarini bayagilastiran yumusak karni burasi. Karakterleri Arka Sokaklar dizisinden cikmis gibi. Ahmet Umit sanki konu hakkinda bilgisi oldugunu gostermek icin oyle sacma hallere sokuyor ki karakterleri ve diger karakterleri de oyle yapay ki, roman akmiyor bir turlu. Bir kaci haric hic bir karakter gercekci degil. Her tarafindan yapaylik akan, polis teskilatindan Komiser Nevzat ile rum asilli sevgilisi Evgania sacmaligi (Istanbul'daki Rum tebasindan bir tane bayanin polis sevgilisi varsa disimi kirarim. Tersi de gecerli).. Vicik vicik ali ile zeynep aski. Agizlarindan lutfen kufur cikan girnataci cingene cocuklar. Romanin su ana kadar ki en sahici konusan karakteri eski kabadayi suleyman, o da sanal bir karakter. 
Ahmet Umit'in karakter tahlilleri konusunda Emrah Serbes'ten ve Behzat C.'den ogrenmesi gereken cok sey var. Boyle "cakma" karakterler ve roman orgusuyle istersen en baba polisiye hikaye olsun, abuk subuk, gercek disi bir oykuyden oteye gidemiyor, sizi romanin icine sokamiyor.


Romani bitirebilirsem, daha detayli bir inceleme girecegim.

The Best!

Kona Petro?

Blogun ismi nerden geliyor? Hollandalıların yeni keşfettiği, genç bir Nijerya asıllı mı? Yoksa Spartak Moskova'nın devşirdiği bir Güney Amerikalı mı?

Ne demek bu "Kona petro?"

Evliya Çelebi, seyahatnamesinde, bugünkü Beşiktaş muhiti hakkında şu satırları düşmüş;

"(...) zamanı kadimde bu şehir kefere destinde (elinde) iken ismine Konapetro derlerdi, yani taş beşik demektir."

Hoş, Erzurum'da damdan dama atlayan kedilerin havada donduğunu yazacak kadar Türk spor basınıyla yarışan Evliya Çelebi'nin bu iddiası hakkında herhangi doğrular bir kanıt mevcut değil.

Ancak yaşadığı semtin hayranı bu satırların yazarı, blogun sahibi kişi, bu ismi uygun görmüş.

Aynı semtin ismini taşıyan kulübe de gönül bağı bulunan yazar kişisi, bu satırlardan, yeri gelecek Beşiktaş ağırlıklı olmak üzere, Türk ve Dünya futboluyla ilgili kelamını dile getirecek, yeri gelecek hayatindan dem vuracak, yeri gelecek o siralar sardigi hobisinden bahsedecek, okudugu filmi, dinledigi muzigi, sehirdeki medeniyetsizligi anlatacak, es kaza birisi okur da 3-5 birsey derse ona cevap yetisterecek.

Gok kubbede hos seda'dan biraz daha fazlasini birakacak, hepsi bu.

Merhaba!